10 Eylül 2012 Pazartesi

İstanbul Selam! Ben Geldim!

Müjdeler ola! İstanbul'un sıkıcı keşmekeş hayatına geri döndük... Pazar akşamından beri bilgisayarı kucağıma alıp bir cümle bile yazamadım bir türlü... Neyse bir kaç güne kalmaz adapte olurum köyümdeki hayatıma nasılsa... Koskoca 1 hafta nasıl da su gibi akıp geçti, nasıl da güzeldi, nasıl da misler gibiydi... Yolda İstanbul'a dönerken iyi bir teselli de herkesin İstanbul'a dönüyor olduğunu görmekti. İstanbul yönü yollar öyle kalabalıktı ki karşı yönden yaklaşık 5 dk geçen kimse olmadığına dahi şahit olduk.

Artık İstanbul'a döndüğüme göre yapmam gereken bir sürü işi sıraya koymam gerekiyor... Yoğun günler beni bekler...


Ama size tatilimin kaldığım yerden kısaca bir özetini geçeceğim, kısa cümleler ve daha çok fotolarla...

Assos'a son gitmeye çabaladığımızda arabanın bozulmasından sonra bir daha oraya gitmek için tasalanmadık. Bozcaada bize yetti de arttı bile zaten... Ama ben bağbozumu festivallerini göreceğim diye umut ederken orda da patladık. Çünkü şehit olayları ve ülkenin iç sıkıcı hali yüzünden festival tamamen iptal olmuştu. Bunu oraya gittiğimizde öğrendiğimde yaşadığım hayal kırıklığını sizlere an-la-ta-mam! Neyse adanın havası hayal kırıklığımı çabuk dağıttı ve biz doğru Ayazma'ya gittik tabii ki...


Deniz muhteşem, güneş harika, kumsal ise gördüğüm en boş Ayazma kumsalıydı...


Millet çoktan tasını tarağını alıp çekmiş gitmişti oradan da... Adanın kumsalına blogumu da yazdım ohhh ;) Güzel bir kitap keyfi ve alışveriş keyfi derken günün sonunda oradan ayrılmak da oldukça zor oldu...

Bu ilginç köy kadınlarının figürlerinden oluşan tezgah ise gezdiğim tezgahlar arasında en ilginç olanıydı.


Bu arada size adadan dedikodu getirdim. Adada Yetenek Sizsiniz'de birinci olan köpek Max'in dizisi çekiliyordu. Yani çok yakında Max'i televizyonda görmeye hazırlanın :)

Sonra ki günü daha sakin Geyikli sahilinde geçirdik ve son günümüzü Çanakkale merkezde tamamladık. Çanakkale kordonda bu kadar fazla vakit geçirdiğimi hiç hatırlamıyorum. Tek kelime ile muhteşemdi. Çeşme kordon filan halt etmiş... İnsanın ömrü uzar o manzarada her akşam yürüse... Bizde burada denizin kenarında Bebek sahili dışında yürüyecek yer arayıp duralım...


Kordon da yürürken ilk karşınıza Troia filminde kullanılmış Truva atı çıkıyor...


Sonra Piri Reis'in haritası, kocaman bir pusula, gemi güvertesi şeklindeki seyir yeri, çocuklar için maket oyuncaklar ve daha neler neler...


Dönüşe geçtiğimiz günde ise Kilitbahir'de Cahidi Sultan'a çıkıp bir dua edelim dedik ailecek. Cahidi Sultan Kurtuluş Savaşı zamanında boğazı bir kilim üzerinde geçmiş ermiş kişi olarak rivayet ediliyor. Bu bilginin de savaşan askerlerden alındığı, onlar tarafından görüldüğü ve hatta askerlere yardım ettiği söylenir.


Kilitbahir'in en tepesinde muhteşem bir boğaz manzarasına karşı türbesi bulunur. Dar, dik ve taş yollardan çıkılıyor... Oradan ne zaman geçsek oraya çıkıp dua etmeden geçmeyiz çoğu zaman... Kilitbahir başlı başına etkileyici küçücük bir köy.


Kilitbahir kalesine girdiğinizde ise içeride Kurtuluş Savaşından kalma mevziler hala duruyor. İnsanın tüm milliyetçilik duygularını harekete geçiren bu yerde gözlerim hep dolu dolu oluyor...


Ve tabii bu son huzur veren ziyaretten sonra "Dur Yolcu!" yazısını bir kez daha okuyarak İstanbul'a doğru yollara düştük ve sonunda şirin evimize ayak basabildik sağ salim...Seneye görüşmek üzere diyerek tatil defterini uzun bir süre kapadık. Şimdi artık çalışma vakti!


Yeter artık be ya tatil tatil nereye kadar... 
Te burdan Çanakkale'deki erkeslere söylüyom. Sizden ötürü sizi çok seviyom, iyiki varsınız be ya ;)



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...